Size Tavsiyem Odur Ki…
[İsmet ÖZEL. Neyi Kaybettiğini Hatırla. Şule Yayınları. 1996. İstanbul]
Yıllar önce bana topluluk içinden bir genç şöyle sormuştu: “Bize ne tavsiye edersiniz?” Ender karşılaştığım bir soru değil bu. Dolayısıyla böyle bir soruya hazırlıklı olmam gerekirdi. Oysa ben bu ve bunun gibi sorulara cevap vermekten hep geri durmaya gayret ederim. Çünkü herkes gibi ben de tavsiye etmenin kolaylığını ve buna mukabil tavsiyenin bedelini ödemenin zorluğunu bilirim. Hele İslâmî hareket söz konusu olduğunda fiiliyatın esas, sözlerin yanıltıcı olduğuna inandığımdan herhangi bir strateji veya taktik sunmanın hafifliğine kendimi bırakmam. Bu mülahazalar tahtında karşımda duran gence: “Tavsiyelere kulak asmayın” dedim. Genç müslüman benden daha akıllı olduğunu ortaya koyarcasına benim sözümü: “Buna bu tavsiye de dahil” diyerek karşıladı. Madem ben tavsiyelere kulak asılmamasmı tavsiye ediyorum, benim tavsiyeme de kulak asılmayabilir; netice itibarı ile belki tavsiyeleri bir kenara bırakmayabiliriz. Ama belli ki bize tavsiyelerin ötesinde bir şeyler lâzım.
………………
Görüyorsunuz bu tavsiye meselesi gündelik mantık esas alınarak çözülecek cinsten değil. En doğrusu, gelin birbirimize hakkı tavsiye, sabrı tavsiye edelim demektir; ama kimin tavsiye etmeye ve tavsiye olunmaya liyakat kesbettiğini düşünmekten kendimi alıkoyamıyorum. İçinde yaşadığımız medeniyetin iliklerine kadar işlemiş olan riyanın hepimizi ne ölçüde etkilediğini bir bileydik ne iyi olurdu! Tavsiyeye layık olmayışımıza hayıflanmaktan fazlası elimizden gelmiyor diye düşünüyorum. En azından kendim için gerçek bu. Emeğimi hüsrana uğramaksızın sarfedebileceğim bir alana çekilmeye ne büyük bir hasret duyduğumu bilen bir Allah’ın kulu var mı ki?