Siyah-beyaz düşüncenin cenderesi biterken
Alev Alatlı
Zaman-8-2-2002
“Kâinatta belirsiz olan, bulanık olan, ortada olan hiçbir şey yoktur. Kâinatı/dünyayı oluşturan parçacıklar, belirli fizik kurallarına göre hareket ederler. Birbirleriyle olan ilişkileri, ‘nedensellik’ çerçevesinde gelişir. Nedensellik kurallarının neler olduğunu keşfedersek bizi kâinatın/dünyanın nasıl işlediğini öğrenmekten alıkoyacak hiçbir şey yoktur.”
Birinci Aydınlama Çağı’nın zihniyetini özetleyen bu inanç, 1920’lerden itibaren “Yeni Fizik” olarak da bilinen Kuantum Fiziği’ndeki ilerlemeler sonucu sarsılmaya başlıyor. Werner Heisenberg, “Nedensellik kurallarının neler olduğunu keşfedersek bizi kâinatın/dünyanın nasıl işlediğini öğrenmekten alıkoyacak hiçbir şey yoktur.” diyen Isaac Newton’un yanıldığını, kuantum mekaniğinde bazı şeylerin ilkesel olarak bilinemez olduğunu matematiksel olarak kanıtlıyor. Klasik Fizik, doğrusal sistemleri çözüyor, ne ki, gerçek dünyada doğrusal sistem yok! Şunu şöyle etkilersek, bu sonucu alırız diye kesin bir şey söyleyemiyoruz; çünkü gerçek dünya doğrusal değil. Gerçek dünya kırçıl, gerçek dünya puslu, gerçek dünya saçaklı. Siyah-beyaz olan, tertipli, düzenli olan, bilim, dünya değil. Kırçıl bir dünyayı anlatmak için, içinde kırçıl kelime olmayan bir dili, bilimin dilini, kullanageldik; sorun da burada.