3-4 gündür Altay Özerk Cumhuriyeti topraklarında pasaportsuz dolaşıyorum. Novosibirsk’te ceketimin cebinde unuttum. Memleketten 5300 km uzakta bu kadar rahat hareket edebilmemiz var olan diğer pasaporta, Mehmet Fatih’in pasaportuna borçluyduk. Otellerde ve diğer gerekli hallerde Fatih’in pasaportu çalışıyordu. Yine de bu kadar uzakta ve İngilizce bile konuşanı bulmakta zorlandığımız, her şeyin Kril alfabesi olduğu ve okumakta zorlandığımız bu memlekette bu durum biraz garip, ve bir o kadar da rahatlatıcı bir duygu.

Altay Özerk Cumhuriyeti deyince buraya vikipediden şu alıntıyı koymadan edemeyeceğim:

1911 yılında Çinlilere ve Ruslara karşı mücadeleye başlayan Osman Batur bütün Altay topraklarının ve Doğu Türkistan‘ın Çinlilerden ve Ruslardan kurtarılmasını amaç edinmişti. II. Dünya Savaşı yıllarında Doğu Türkistan topraklarındaki Türklere yönelik baskıların kuvvetlenmesi ile birlikte tepki hareketleri de kuvvet kazanmış ve Osman Batur’un yükselmesine zemin hazırlamıştı.

Altayları Çinlilerden temizlemeye başlayan Osman Batur, 1943 yılında hedefine ulaşmış gözüküyordu. 22 Temmuz 1943’te Bulgun‘da yapılan törenle Osman Batur Altay Kazakları’nın Han‘ı ilân edildi. 1945’e gelindiğinde Doğu Türkistan’da birkaç şehir haricinde kontrol Türklerin eline geçmişti. Durum Çinliler için artık tahammül edilemez ve tehlikeli bir hâl alınca Çin orduları bölgeye sert ve yoğun operasyonlar uyguladı. Targabatay ve Altaylardan çıkarılan Osman Batur mücadeleye otuz bin kişi ile başlamış olsa da 1950’ye gelindiğinde bu sayı yaklaşık dört bin idi. Alibek Hakim ve silah arkadaşlarının mücadelesi de vardı.

1951 yılında Kanambal‘da sıkıştırılan Osman Batur esir düştü ve Urumçi‘ye götürüldü.

Osman Batur, halk arasında dolaştırılarak teşhir edildi ve 29 Nisan 1951 tarihinde elleri ve ayakları kesildikten sonra kurşunlanarak öldürüldü.

Kaynak: wikipedia.org

Milat gazetesinden Muaz Ezgü bu konuda şöyle çarpıcı bir cümle kurmuş:

Enformatik kirlenmenin, küresel pisliğin her yeri işgal ettiği günümüzde kendi kahramanlarımızı bile neredeyse tanıyamaz hale geldik. Artık özgürlük savaşçılarını, devrimcileri piyasa belirliyor. Piyasanın adını anmadığı gerçek kahramanları anımsayamıyoruz. Che Guevara’dan başka kahraman, devrimci tanımayan bir nesil…

Kuşkusuz Altay Memleketi için kültür ve tarih bağlamında çok okuma yapmam gerek. Bu uzak coğrafyayı gezdiğim kadar kültürününün tarihinin kıvrımlarında da dolaşmalı.

Grigory Ivanovich Gurkin

Grigory Ivanovich Gurkin

CHEMAL KASABASI

Gece boyunca yoldayız. Gece 22:00’de yola çıkmıştı. 8:00 a.m. gibi Gorno-Altay üzerinden Chemal’a gidiyoruz. Kalacağımız otel Chemal’in biraz gerisinde imiş. Diğer otobüs ile geriye biraz gidiyoruz. Yağmurlu havada otelin resepsiyonuna giriyoruz. Otel çok lüks görünümlü ama İngilizce konuşan yok. Anastasia’nın bu durum için yazdığı Rusça mektubu kadınlara veriyoruz. Altında Anastasia’nın telefonu var. Arıyorlar yerlerinin olmadığını öğrenince yakında bungalov oteli tarif ediyorlar gidiyoruz kalıyoruz.

Burada iki gece kalmayı düşünüp parasını ödüyoruz. Ertesi gün bulutlar yükselene kadar sis içindeyiz. Geziye başladığımız günden beri ilk defa güzelce dinleniyoruz. Ardından hiç de etmeyecek bir fiyata 2000 ruble iki kişi etraftaki bir şelaleye gezi alıyoruz. Gezinin sadece bu noktaya olacağını gezi sonunda anlıyoruz. 1-2 km ötedeki bakkala iki üç kere gidiş geliş yaptık kalan zamanımızda. Daha sonra da Altay Türk’ü kardeşlerimizden at kiralayıp 1 saat at üzerinden gezdik. Güzel fotoğraflar çektikçe ve video kaydettikçe keyfimiz yerine geldi. Fatih oradaki Türk çocuklarına ortak Türkçe isimlerden ve sayılardan sordu bunları kaydetti. Birebir aynı bu kadar çok kelime duymak Rusçanın bu kadar hakim olduğu bu bölgelerde çok güzel.

Kaldığımı bungalov oteldeki komşularımız Ruslar. Bir ekip gezi boyunca hep içtiler sohbet ettik. Bize mangal ikramında bulundular, eti domuz eti olunca çaktırmadan çöpe atmış olduk. Bizim mütamadiyyen yediklerimiz meyve, sebze, cips ve kuruyemiş. Öğünlerde balık ve tavuk bulursak yiyoruz. Genelde etsiz yemekleri tercih etmeye devam.

Ertesi gün saat sabah 8:00 gibi otelden ayrıldık. Otobüsle Gorno-Altay’a geldik. 500 rubleye Altibaş köyüne bilet alıyoruz. Teletskoye gölünün başına geldik. 2000 rubeleye 5 noktalı göl gezisi rezerve ettik. Lonely planet’in belirttiği gibi kişi başı 1600 rubleye bir gece kaldık. 10:00’da yarın tur 15:00 gibi gelecek olan otobüse bizi yetiştirecek.

Kia'nın otobüs yaptığını da burada öğrenmiş oldum.

Kia’nın otobüs yaptığını da burada öğrenmiş oldum.

Sibirya aynı zamanda motorsiklet sırtında gitmeye de müsait bir memleket. Belki kafadar bir arkadaş ile 1 $ aldındaki 95 oktan benzin fiyatı ile gezilebilecek bir memleket. Buradan belki bizim yapmayı planladığımız daireyi de çizmek mümkün olabilir. Novosibirsk’e motorları nasıl getirebiliriz bunun yolunu araştırmak öncelikle önemli sanırım. Buradan da “Chusky trakt” ile Mogolistan içlerine oradan da Karakuurum şehrine kadar sağlı sollu dağlar, national parklar ve göller gezlerek gidildikten Orhun abiledeleri ve Orhun nehri dolaylarında gezip Ulan Batur, Ulan Ede, Irkutsk ve Novosibirk şeklinde bir daire motosiklet rotası çok güzel olabilir. Tüm bu gezi 1-2 ay gibi bir süre alır diye düşünmekteyim. Fakat burada yedek parça sorunlu olduğundan tamir kitleri ve çabuk bozulabilecek parçaların da yedeklerini getirmek çok önemli. Yolda iptal olmamak için.

Yılın 3 ayı yaz; kalanı soğuk, kar… Sibirya’da mevsim doğal bir dikenli tel, herşeyi çevreliyor. İnsanları buraya sürgüne göndermek bu yüzden anlamlı. Ayrıca hava bazen gün içinde birden değişip soğuyuveriyor. Bunu Türkiye’de görmek imkânsız gibi.

ARTYBASH KÖYÜ


Teletskoye gölü Altay Özerk Cumhuriyeti’nin Baykal gölü. Göl gerçekten gezmeye değecek doğal şelaler içeriyor. Bir tekne turu alıp buralara ulaşmak tek yol. Teletskoye köyüne ve aynı isimli göle Gorno-Altay’a Chemalden sabah 8:00 gibi kalkan otobüsler ile giderek ulaşılabiliyor. Altay Özerk Cumhuriyetinin başşehrinden avtovogzaldan Artibash yönüne yeni bir bile alınarak gidilebiliyor. Çantalarımızı camara denilen emanete bırakıp şehri gezmek üzere otobüsün geldiği yönün tam tersi yönde hareket ediyoruz. 1 saat kadar vaktimizi şehrin bu ana caddesinde gezerek geçiriyoruz. Görülecek özel bir şeyin olmadığı bir başşehir burası. Döviz bozdurma iştiyakimiz ile etrafı daha hızlı geziyoruz ama gezdiğimiz yönde şansımıza banka çıkmıyor. Aslında öğreniyoruz ki avtovogzala çok yakında bankalar varmış. Biz görememişiz. Emanetten çantaları aldıktan sonra çok beklemeden yola koyuluyoruz. Artibaş’a vardığımızda saat ~15:00 gibiydi.

Bir banka şubesi neden döviz bozmaz hiç anlayamadık.

Bir banka şubesi neden döviz bozmaz hiç anlayamadık.

Bu köydeki tek banka da dolar bozmadığını söyleyince bir nevi parasız kaldık. Tabiki bir miktar rublemiz vardı ama bunlar buradanki konaklama gezi ve ayrılış için yeterli değildi. Kredi kartı ile ödemeler yaparak bu sıkıntıdan kurtulduk. Bundan sonra da 100 $ dilimler halinde para bozdurmanın bize gereksiz çok fazla stres yaptığını fark etmiş olduk. Burada yollar gidiş-geliş ve bizim çoğu ilçe yolumuzun kalitesinden daha düşük. Kaldığımız otel gölün hemen ayağı olan nehrin başında ve doğal güzellik açısından harika bir yerde. Karadenizin yeşilini hatırlattı bana. Otele yerleştikten sonra akşama kadar köyün içinde dolanıyoruz hem fotoğraf hem para bozdurma hem de alışveriş için. Bu arada yarın için gezi ayarlaması yapıyoruz. Gezide 3 noktalı, 5 noktalı ve daha fazla noktalı opsiyonlar mevcut. Bir yanlış anlamayla biz 1000 rubleyi kabul ediyoruz onlar ise bizden 2000 ruble istiyorlar. Biz 3 noktalı geziyi seçmişken onlar 5 noktaya götürtüyorlar. Bu anlaşamama ve biraz tartışma sonucunda paralarını kredi kartı ile ödeyip kapatıyoruz. Belki kaç nokta nasıl bir gezi gibi sormamız gerekiyordu. Bu biraz da bizim dil bariyeri. Bu arada gölde gidiş geliş teknenin yaptığı mesafe 50-60 km kadar.

Bu fotoğraf bana Abdurrahim Karakoç'un Siyah Ağıt şiirini hatırlatıyor.

Bu fotoğraf bana Abdurrahim Karakoç’un Siyah Ağıt şiirini hatırlatıyor.

Teletskoye gölü gerçekten büyük ve dik kayalık yamaçları olan kıyıları var. Çok az yerinde düzlük var. Bir iki ada da içermekte. Y harfine benzer bir yapısı var. Haritaya baktığımda yayla isminde göl kıyısında bir başka köy gördüm. Türk toprakları olduğu buradan da anlaşılmakta. Fakat buradaki Türkler Şamanizm’e inanıyorlarken “Önce ellerinde İncil ve sonra da tüfekle gelen” misyonerler tarafından yoğun şekilde Hristiyanlaştırılmışlar. Mekân isimleri tabi çok değişmemiş. Bunu okumak harita üzerinden güzel bir duyduydu. Öbür taraftan gölün suyu soğuk. Her ne kadar dondurucu olmasa da girmek için bir hayli motive edilmeniz ya da olmanız gerek. Biz de dizlerimize kadar ufak çaplı bir giriş yaptık.

Kaldığımız otelin resepsiyonundakiler bize çok yardımcı oldular. Buradaki gezimizden sonra biz GornoAltay üzerinden Novosibirsk’e gitmeyi planlarken önerileri üzerine direkt Barnaul’a gitmeye karar verdik. Barnaul Novosibirsk’e çok yakın. Gerçi avtovodgal’ında gece 23:30’dan 3:00’a kadar taksiciler ve diğer yolcularla beklemek zorunda kaldık. Buraların otogarları gerçekten çok mezbelelik gibi. Bakımlı değil ve bizimkiler ile karşılaştırıldığında çok geri. Devlete, kamuya dair her nokta neredeyse böyle. Kaldırımlar ve çevre düzenlemesi genelde ara sokaklarda yok gibi. Buna zıt olarak ise insanların araçları bakımlı ve lüks. Belki bir ara otobüslerinden de bahsetmeliyim. Ama şu an sonuç olarak derim ki prensip olarak treni tercih edin. Başka avantajları varsa otobüs düşünülebilir. Buralarda temel ulaşım aracı tren. Uçak çok pahalı olduğu için anlamsız. Altay özerk cumhuriyetinde bizim gittiğimiz noktalara trenyolu olmadığından otobüs ile gidip geldik.

Öbür taraftan Fatih ile yola çıkmadan önce Mısır çarşısı etrafında yaptığımız çocuklar için hediyelik alımı gezide çok yararlı sonuçlar verdi. Buna Fatihin sosyal tarafı da katılınca çocuğu olan her ailenin gözünde + puanla vedalaştık. Bir balonun çocuğun yüzünde yaptığı değişim balona verdiğimiz rakama göre paha biçilmez.

Altay Özerk Cumhuriyetinde pasaportsuz gezmek Rusya’nın ne kadar güvenli bir yer oduğuna dair fikrimizi de sanırım oluşturdu. Bundan sonra endişelerimiz azaldı. Türkiye’de pasaportsuz kimsenin gezip, konaklamayacağını düşünürsek ne kadar etkilendiğim daha çok anlaşılacaktır. İki kişi için bir pasaport yeterli oldu.

Sonraki Yazı : 4- İlk Tren İntibaları