BİR SENARYODAKİ ROLLER
Bir senaryoda, bir romanda çok çeşitli kişilikler, çok çeşitli sahneler bulunur. Kişilerin arasında müsbet ruhlular, menfî ruhlular, iyi adamlar, kötü adamlar, kendi halinde olanlar, karıştırıcılar, fitneler, fesatlar, halisler, velhasıl her karakterden, her tipten insanlar bulunur. Bütün bu çeşit çeşit insanlar, bu farklı sahneler o senaryonun vermek istediği “mesaj”a yardımcıdır.
Bir senaryonun veya bir romanın “mesajı”, içinde bulundurduğu müsbet tiplerin, müsbet sahnelerin bolluğu ile ölçülmez. Meselâ bütün tipleri hep iyi kişiler arasından seçilmiş bir senaryonun mesajı muhakkak müsbettir denilemez. Bunun tersi de doğrudur. Yani bütün kişileri kötülerin arasından seçilmiş bir senaryo bize mutlaka kötü, menfî bir mesajı getirmek istiyor denilemez.
Senaryoda rol verilen kişilerin üstünde o senaryo ile bize nakledilmek istenen öyle bir mesaj vardır ki, bu mesaj o kişilerden müstakildir. Daha da önemlisi, o senaryoda rol alan kişiler bu mesajı bize iletmek hususunda bir fonksiyon yüklenmişlerdir.
Başka bir deyişle, bize sunulan mesajın mantığı, senaryodaki kişilerin bireysel mantığı ile bağımlı değildir.
Senaryonun temel mesajına katılan kişiler, bu mesajın en iyi biçimde dile getirilmesi için, kendilerinin oynamak zorunda olduğu münferit rollerin müsbet bir kişiliği mi, yoksa menfî bir kişiliği mi temsil ettiğini düşünmezler.
Bilinçli bir aktör, eğer o senaryoyla verilmek istenen mesajın özüne katılıyorsa, orada kötü adam rolünü üstlenmekte tereddüt etmez. Ancak kötü aktörler veya belli bir bilinç düzeyine erişmemiş olanlar, senaryonun temel mesajını kaale almaksızın illâ da “iyi adam” rolüne çıkmak ister, ama üstlendiği böyle bir rolle kötülüğe alet olduğunun belki farkına bile varmaz.
Bir senaryo için geçerli olan durum, politika için de geçerlidir. Siyasal hayatta bize “iyi” diye lanse edilen öyle tiplerle karşılaşabiliriz ki, bunlar, menfî bir mesajın sunulmasında hep “iyi adam” rollerini üstlenmiş olabilirler. Politik mesajın temel mantığı ile bu kişilerin bireysel mantığı çoğu kez birbirine karıştırıldığından bu adamlara da, âdeta kötü bir dünyada yaşamak zorunda kalan iyi insanlar gözüyle bakılmıştır.
Oysa bu adamların önemli bir kısmı, temel mesajına bilinçli olarak katıldıkları kötü bir politikada sadece “iyi adam” rolünü oynamışlardır. İyi adam rolünü oynayarak sunulmak istenen politik mesajın daha etkili hale getirilmesine yardımcı olmuşlardır. Oynadıkları iyi adam rolüyle kitlelerin kandırılmasına alet olmuşlardır.
Bugün bile bu adamların hangi senaryoda nasıl bir rol üstlendiklerini görmekten aciz olanlar, onlara, oynadıkları “müsbet roller” dolayısıyla iyi adamlar diye bakabilmektedirler.
Kaynak: Rasim ÖZDENÖREN. Yeniden İnanmak. Bütün Eserleri:14. İz Yayıncılık. 4. Baskı. İstanbul,1999.
Web : http://www.rasimozdenoren.com/
“Yeniden İslami düşünce tarzıyla, İslami yaşayış tarzıyla ayarlı hale gelmek, geçmiş dönemlerden kalan ve kafalara yer etmiş yanlış ve yabancı unsurları ayıklamakla mümkün olacaktır ancak. Şöyle ki, bir an için kendimizi, İslam’la ilgili hiçbirşey bilmiyormuş gibi farzedeceğiz. Bağışıklık kazandığımız İslam dışı yaşama tarzını zihnimizden ve yaşayışımızdan kovacağız. Belki, böylelikle yeniden İslam’ı kabul etmeye kendimizi hazırlamış oluruz.”