Aslında korkunç bir “istismar endüstrisi” kurulmuştur. İnancın, düşüncenin, sanatın, ekonominin, iş yapmanın istismarını dev bir dinamo halinde işleten bir endüstri. Bu endüstri, her şeyin gerçeğini değil, gerçeğinin benzerini üretmekte, sonra o benzeri meydanlara çıkararak “gerçeğin sahipliği” iddiasıyla bangır bangır bağırabilmekte.
Yalancı bir tartışma diyalogu kurulmuştur Türkiye’de. Birbirlerinin tıpkısı aynı ruh ve karakteri taşıyan iki tipten oluşan gruplar, bitmez tükenmez bir tartışma ile her soruna sahip çıkmaktadırlar. Düşünceleri başkaları üretir, ama onlar hemen inden ondan bir takım günlük drajeleri piyasaya sürerler. Büyük reklâm imkânları bu drajelerin satışını kolaylıkla sağlar onlara. Asıl düşünce üreticilerini de, eski deyimle “ademe mahkûm” etmişlerdir. Sanat ve edebiyatta da, şiirde de bu böyledir, romanda da. Ekonomi planında da iş yapan kimdir, kalkınmanın şampiyonları geçinenler kimlerdir, bir bakınız, her şeyi hemen anlarsınız.
Türkiye’de, hatta belli bir ölçüde dünyada, en büyük suç, hakikati söyleme suçudur, itiraf ediniz. Kimselerin dayanamadığı şey, gerçeklerin söylenmesidir.
Aslında korkunç bir “istismar endüstrisi” kurulmuştur. İnancın, düşüncenin, sanatın, ekonominin, iş yapmanın istismarını dev bir dinamo halinde işleten bir endüstri. Bu endüstri, her şeyin gerçeğini değil, gerçeğinin benzerini üretmekte, sonra o benzeri meydanlara çıkararak “gerçeğin sahipliği” iddiasıyla bangır bangır bağırabilmekte.
Bataklık ruhu, oluşmuş Ülkede bir kez. Bu ruhu yaşatmak için, sağcı geçineni de, solcu geçineni de elbirliktirler. Ama… bu ne zamana kadar sürer? Gençliğin aldanışı ve aldatılışı ne vakte kadar devam edecektir? Yeni nesil, gözünü dört açan bir nesil, bir Diriliş Nesli olmak zorundadır. Kurt ve koyunu, postlarından değil, dişlerinden, tırnaklarından, gözlerinden anlamak zorunda.